Üyelik Girişi
Videolar
AVA GİDERKEN !...

Uğur ABCA                           

                         

                                AVA GİDERKEN !...     

 

  Kutup ayılarını derileri için avlarlarmış. Ama bu iş kolay olmazmış. Derilerinin altındaki ortalama 10 cm’lik yağ tabakası ayıların buzlu sularda donmasını engeller; hem de onları bir zırh gibi korurmuş. Küçük ateşli silahlarla ayılarda öldürücü yaralar açmak mümkün olmazmış. Büyük silahlar da derileri paramparça edip kullanılmaz hale sokarmış.

Kutup ayısını avlamak için alnında ki özel bir noktaya yakından ve tek el ateş edilmeliymiş.

     Kutup ayılarının koklama ve işitme duyuları da güçlüymüş. 2 metre yükseklikte kar ve buzun altında ki fok balığının kokusunu veya 30 km. uzaklıkta ki yaralı hayvanların kan kokusunu hissedebilirlermiş.

Bununla birlikte en ufak bir çıtırtıyı bile duyabildiklerinden kimseyi yanlarına yaklaştırmazlarmış.

     Avcılar kutup ayılarını avlamak için ilginç bir teknik kullanırlarmış. Bir baltanın ağzı iyice, ama iyice (köseleye tutulup) bilenip keskinleştirilirmiş.

Sonra bu balta Okyanusun üzerinde ki buz tabakasının bir yerine sabitlenirmiş. Üzerine, sapını ve demirini tamamen kaplayacak şekilde fok balığı kanı sıvanırmış.

Ve olay yerinden uzaklaşılır. Bek yerine geçilirmiş. Kan kokusunu alan kutup ayısı tuzağı kolayca bulur ve yalamaya başlarmış. Yalarken farkında olmadan dilini baltanın keskin ağzına sürtermiş.

Hafif, hafif kesilen dilden sızan kanlarla balta, yalaması daha da keyifli hale gelirmiş.            Zavallı ayı, yaladıkça kanayan, kanadıkça yalayan diliyle bir süre sonra kendinden iyice geçermiş. Hem zevklenirmiş, hem bitkinleşirmiş. Avcı ise sürekli ayıyı gözlermiş. Kan kaybından iyice halsiz düşüp bayılmasını beklermiş. Bayılınca ayının yanına gider elinde ki silahı alnına yaklaştırırmış. Tek el ateşle ayıyı öldürürmüş.

Böylece deriye zarar vermeden avlama işlemini tamamlarmış.

        Evet, kutup ayısının hali bize ders olmalı çünkü ülke insanlarımızda para ve koltuk için el etek öpüp yalaklık yapıp yalaya, yalaya dönmüyor mu?

       Şunu çok iyi bilmek gerekir ki yeryüzünde tek insan vardır. Dönerek kazanan oda semah ile Allah sevgisini kazanmak için çırpınan Hz. Mevlana’dır.

  Diğer dönenler kısa sürede veya iktidarları boyunca kazanmışlardır. Sonunda orta da kalmışlar. Döndükleri yerden darbe yemişlerdir.

   Son yıllarda bazıları büyük kazançların döndüğü arsa, bina ve koltuk yüzünden kendilerini, her türlü işkenceye karşı koruyan insanları unutup, bunları suçlayan şikâyetçi kişileri yuva sahibi yapıyorlar. Tabii kendilerince doğru yapıyorlar.”Dünyada mekân, Ahi ret’te iman.” Ama gelecekte ellerine fırsat geçtiğinde hepimizin yuvasını yapacaklarını unutuyorlar. Umarım o duvarları yalamazlar.  

   Atalarımızın bizim için esaret zincirini kırarak Türkiye Cumhuriyetini kurması ve onu yaşatan nesiller üretmemiz her zaman onurumuz, gururumuz olmuştur.

  Ülke ve millet olamamış başkalarının dilinden ve dininden etkilenmiş sömürüye hazırcılığa alışmış, diktatöre ve baskıya karşı şükretmiş topluluklara hiçbir zaman bahar gelmez. Bahar getirdiklerine inananlarla, baharın geldiğini sananlar nasılda kısa sürede yalancı baharın acı gerçeği ile karşılaştılar.

   Ancak kendi halkı yaşanılası toprak ve ülke edinebilir, kendi öz gücüyle tam bağımsızlığını kazanabilir, o zaman millet olur. Petrol için onu da yaptırmazlar. Kısa sürede seçim sonuçlarını gördük nasılda güzel dinimizi çıkarları uğruna kullandılar. Başkalarının emirleriyle hareket edenler; Övgüler düzdükleri insanları nasılda yerle bir ettiler.

   Kendi evinin çöplüğünü temizleyemeyenlerden başkasına yar ve yardımcı olduğu tarihin neresinde görülmüştür.

   Osmanlı İmparatorluğu ne zaman devşirmelerin eline geçmiş başkalarının iç işlerine karışmış feleği şaşmıştır. Bu bataklığa bulaşan debelendikçe batmaya mecburdur, kurtuluş barıştan yanadır.

    Türkiye Cumhuriyetini kuranlar sağlam temellerini atalarının damarlarında ki asil kandan, içindeki yurtseverlik sevgisi ve bağımsızlık ruhundan almıştır.

    Yaşadıkları toprakları hiçbir zaman emanet olarak görmemişlerdir. Askeri okul ve tıbbiyenin son sınıfında olmalarına rağmen, tarlada sabanını, evde ailesini, çocuklarını bırakıp cepheye koşanlarla birlikte çarpışarak bu toprakların bağımsızlığı uğruna şehit düşmüşlerdir.

     Komutanları siperlerde kendi öz gücünden emir alarak mücadele etmişlerdir. Hiç birinin mal mülk sevdası yoktu. Sadece gelecek nesillere tam bağımsız topraklar bırakma ülküleri vardı.

     İşte bu yürekli yurtseverler ne için mücadele ettiklerini kavrayarak, Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kollamak, her akımın önünde yılmadan, dönmeden dimdik durmasını bilmişlerdir.

     Ama Kore’ye giden Mehmetçiklerimize niçin, neden ve kimin için savaştığını bilmeden el aklıyla “Sarışın bomba” attırılmıştır?

     Son dönemlerde ülkemizin nüfusu hızla arttı. İşte bu kalabalıkla yeni gelenler geçmişi bilmeden, zoru görünce nerede rahat ederlerse oraya kaçan değerleri için mücadele etmeyen, çıkarları peşinde koşan dönekler her türlü zararı vermişlerdir.  

       Aldatanın aldatmasına, aldananların şikâyet etme hakkı yoktur.

 

 

  
1943 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam109
Toplam Ziyaret107851