ÜRETİM Mİ, RANT MI? Ülkemizin en kaliteli ve en çok fındık üretenlerin başında gelmektedir. Fakat yanlış politikalarla bu konuda söz sahibi olmadığı gibi Fındık Borsası Hamburg’dadır. Çin daha düne kadar domatesi bilmezken yemek kültüründe yokken bugün İtalya ve İspanya piyasasının domates salça ihtiyacının %60’ını karşılamaktadır. Uruguay sığır yetiştiriciliğini belgesellerden seyrederken bizim yerleşim yerlerimizde, yaylalarımızda inek ve dana beslenir atalarımız yoğurt yapmayı tüm dünyaya öğretiyorlardı. Şimdi ise bizdeki sığırlar yetmiyor onlardan alıyoruz. Manda yetiştiriciliği en çok 3. Köprü 3. Hava alanı ve kanal İstanbul Projelerinin gerçekleştiği havzada yapılmaktaydı. Sadece manda değil tarımın büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin yapıldığı yerler. Ayrıca florası ve ormanlarıyla tüm kanatlı ve av hayvanlarına göçmen hayvanlara kucak açan denizi ile Karadeniz’i Marmara’ya bağlayan o eşsiz güzellikte ki koylar, şimdi oralara AVM, villa koydular. Her yıl Şanlı Urfa büyüklüğünde toprak parçasını kaybediyoruz. Yapılan köprüler, hava alanları manda yetiştiriciliğini bitirdi. Bu yapıtlar daha planlı yapılamaz mıydı? Toplam 40 50 milyon dolar maliyeti olan yatırımlar yerine örneğin Atatürk Hava Alanı yıllık kapasitesi 65 milyon uçak iniş kalkış yapıyor. Arazi sorunu ve yenileme çalışması yapılması için hiçbir engel yok. Buraya 5 milyon dolar harcadığımızda yıllık 100 milyon uçağa iniş kalkış yaptırıyorsunuz. Bu da en az 25 yıllık ihtiyacımızı karşılıyor. Peki neden yapılmıyor. Yeşilköy arazisi AVM, 3. Hava limanı AVM, dolar euro şahane. Çevreye verdiği telafisi mümkün olmayan zarar cabası. İnsanların ve ülkelerin üretimi yaşantısına, kültürüne ve ibadetine bire bir yansır. Çünkü ürettiğinizde ekonomik olarak girdi sağlarsınız. Bu yaşam standardınızı kaliteli yaşam refah düzeyinizi artırır. Bu gereksiz yatırımlar yerine Konya ovasını sulayıp tarıma kazandırılırdı. Çünkü ova için gerekli sulama 20 milyon dolardır. Kastamonu Karabük oto yolunun yenilenmesi gerekliydi. Gerçekleştirilmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Ama bu yolun güzergâhı planlanırken nasıl bir yol izlendi bilemiyorum. Çünkü yıllar önce oto yol Araç Çayının güneyinden demir yolu Kuzeyinden planlanmıştır. Böylece hiçbir ilçe, nahiye ve köy mağdur olmamakta son derece ekonomik ve kullanışlı olacağı kesindir. Dün olduğu gibi bu günde yol, su, elektrik, kanalizasyon, okul, köy evi, cami inşaatları yani köyde yaşamı kolaylaştırıcı, yapılması gerekli hizmetler yerine getirilmemesi göçü tetiklemiş hiç olmazsa kendi ürettikleriyle geçinen gurbetteki evlatlarına yakınlarına göndererek onların ekonomisine katkı sağlıyordu. Araç-İğdir-Toprakcuma’dan kalkan otobüsler bunun en önemli şahitleridir. Bu gün ise kendide dışarıdan satın alıyor. Yaz aylarında baba ocağına dönen yurttaşlarımız Cuma günleri pazardan dönerken otomobillerinin bagajlarını yumurta, hazır tavuk, soğan, domates, salatalık, mısır, patates vb. sebze ve meyvelerle dolduruyor. Durum bu haldeyken ovadan geçinen su var diye ark yapıp sebze meyve yetiştiren köylülerimizin en verimli arazilerinden duble yol geçirdiler. Hani derler ya adamı diksen yetişir işte. Bu canım ova arazisini yok ettik. Kalanı ise kullanılsa bile egzoz gazlarıyla zehirlenen hava ürün olmasını engeller. Bu gününe değil yarınına da duble geçirdiler. Araç Ovasından başlayıp, İğdir Kayaboğazı, Toprakcuma’ya kadar ova bırakılmadı. Yol bu güzergahı izlemişken Başköy baraj inşaatına başlandı. Gerçekten yıllardır böyle bir tesis planlanmış ama yaşama geçirilmemişti. Bu tesis Tuzaklı Gölet’inden sonra büyük bir yatırım. Bu tesis için emek verenleri kutluyorum. Barajlar yapılırken arazi sulama ve elektrik üretme gözetilir. Ovaları ve arazileri duble yol ve binalarla yok ettiğimize göre geriye elektrik kalır. O halde bu barajda elektrik üretilecekse barajdan sonra ardı ardına dizili HES’lere HÖST diyorum. Çünkü HES doğaya ve çevreye verdiği zararlarla uygulanması son derece sakıncalı. Canlı yaşamını tehdit eden bir sistem. Ülkenin bir çok yerinde durdurulmuş ya da yapımı mahkemelerce iptal edilmiştir. Öyleyse bizim baraj ne işe yarayacaktır. Araç Çayının debisi düşüktür. Yeterli su yoktur. Yapılan Hes’ler su ister o halde baraj Hes için gereklidir. Oysaki ülkedeki tüm Hes’ler tam kapasite ile çalışsa bile ürettiği elektrik enerjisi ülkedeki kayıp kaçak kullanımını geçememektedir. Ülke olarak çevreyi, doğayı tahrip etmeden hiçbir iş gücü istihdam yaratmayan Hesler yerine kayıp kaçağı önleyelim. Hem bizlerden kullanmadığımız elektrik parasını almazsınız, hem de doğayı tahrip etmemiş olursunuz, yapılan barajda Hidro Elektrik Santrali ile yapılan bu 3-5 hes’in ürettiği elektriğin fazlası enerjiye dönüştürülür. Peki bunları yörede yaşayanlar yetkililer, yöneticiler bilmiyorlar mı? Neden sessizler? Günü birlik ranttan yararlandıkları için mi sesleri çıkmıyor? Tarih ve zaman bu sessizliğin bedelini torunlarımıza ödettirecektir. Günümüzde her kişi kendini, neresi olursa olsun hangi makam ve mevki olsun hop koltuğa oturtturuveriyor. Doğaldır ki buralar için emek, bilgi, diploma, birikim önemli değil. Liyakata hiç uyulmuyor. Yeter ki yandaş ol. Ya da paydaş ol. Satılmış Efendi köyde yaşarken yaşam koşulları hem eşini hem de çocuklarını bıktırmıştır. O da çareyi büyük şehirde arar ve İstanbul’a gider. Şansı yaver gider Satılmış Üniversite Rektörü’nün çaycısı olur. Çalıştığı üniversitenin rektörünün tavrını beğenmeyen öğrenci ve öğretim görevlileri Rektörlüğün kapısına dayanır. Ve çeşitli sloganlardan sonra Satılmış Rektör! Satılmış Rektör! Satılmış Rektör! Diye bağırmaya başlarlar. Bunu duyan satılmış efendi Rektörlük binasının merdivenlerine çıkar kalabalığı işareti ve yalvarması ile susturur. Öğrenci kardeşlerim, hocalarım. Allah aşkına etmeyin, eylemeyin. Ben Rektörlük yapamam.
|
1034 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |