YALAK
Hayvanların su içtikleri ağaçtan veya taştan büyük kap. Su akan yerlerin altına, yanlara su sıçramasın diye konulan delikli taş tekne. İlk öğretmenlik yılarımda İhsanlı köyü Karagözlü mahallesinde görevde iken tatil günlerinde boş zamanlarımızı değerlendirmek üzere arkadaşlarla avlanmaya giderdik. Av yöremiz genelde Güzelce ( Çöplüce) çevresi olurdu buralarda av hayvanı çok olurdu. Asıl amacımız hayvan avlamaktan çok gezi ve muhabbet etmekti. Öyle ki yaktığımız ateş üzerinde ekmeklerimizi ısıtır yarı küllü yarı yumurtalı yer öğün geçiştirirdik. Doğaldır ki o sıcak ateşin karşısında içten muhabbetler oluşur av köpeklerinin kovaladığı hayvanlara bakmaz sadece o tiz sesleri dinler geçerdik. Bunları cani olmadığıma inandırmak üzere değil sadece bu av işinin benim açımdan spor amaçlı olduğu gerçeğini vurgulamak için açıkladım. Takdir edersiniz ki ava giden avlanır. Sabah bembeyaz kar üzerinde Küplüce’ye çıktık. Uzaktan av köpeklerimizin sesleri gelmeye başladı. Barağın sesini tanımıştım. Herkes bek yerini kendine göre aldı. Çok geçmeden önde tavşan gözüktü zavallı arkasındaki köpeklerden kurtulduğunu sanıyor eli tüfekli bizlerden haberi yok derken patlama sesi içimizden biri oldu dedi ve herkes siperlerinden çıktı. Tavşanın yerini sabah ayazında gezerken veya yiyecek ararken bıraktığı iz ve koku ile tespit etmiştik. Demek ki karda yürüyeceksin iz bırakmayacaksın. Tavşanların yuvasına yatak denir. Bir gün iz takip ediyorduk baktık çalının içinde tavşan uyuyor içimizden biri hemen tüfeğe sarılıyordu ki Ali ağa durdurdu sonra yerden aldığı kartopunu hayvana fırlattı onu uyandırıp kaçarken atış serbest dedi. Sonra da bizlere" uyuyan canlıya saldırmak kalleşliktir". Buna benzer birçok öğreti edindim. Hem avlanıyor hem dostluğumuzu pekiştiriyor hem de yaşama dair olgunluk dersleri ediniyordum. Akşamdan sözleştik yarın ava gidiyoruz ama erken dedik. Bahar günü sabah ezanı sonrası kapı çalındı güneş doğmak üzere Harmancık'a doğru yola koyulduk. Yerler hafif ıslak çiğ yağmış. Erken çıkmamızın nedeni ıslaklık kurumadan köpekler iz ve koku bulup tavşanları kaybetmesinler diye artık güneş tepeye yükselmiş av vakti bitmişti. Bizde azıklarımızı çıkarıp kampçı ateşimizi yaktık. Dönüşte birkaç parça koyun eti gördük av köpeklerimiz yediler. Sonra susamış olmalılar ki çevredeki yalaklara koştular. Suyu bulunca sıra ile birbirine saygı göstererek paylaşarak su içtiler. Bir süre sonra garip sesler ve titreme belirtileri gördük. Barak acıyla inliyor sanki gözleri ile duygularını anlatıyordu. Tecrübeli avcılar hemen "Eyvah! Köpeklerimizi kendi ellerimizle zehirledik" dediler. Açıklamasında dün davara kurt geldiydi birkaç toklu ile kuzuyu parçalamış onlarda her halde bu etleri zehirleyip kurtların yemesi için buralara koydular. Hiç aklımıza gelmedi. Gerçekten de böyle olmuştu.
Tedbirsiz ve önlemsiz uygulama bizim av köpeklerinin ikisinin başına patlamıştı. Hemen telaşla yanımızda ki dört hayvanla birlikte Toprakcuma’ya yola çıktık. Karabük’e veterinere yetiştirmek için. Ama yarı yolda Barak pes etti. Ardında Alabaş. Hüzün ve gözyaşı ile geriye döndük. Suçluluk içgüdüsüyle kendimi sorumlu hissettiğimden dolayı bir daha avlanmaya çıkmadım. Coğrafyanın bu bölgesinde dağ ve orman da su kaynakları kıttır. Çevrede yaşayan usta hayır sahibi kişiler çevredeki yol üzerinde bulunan yerli sert kayalara çukurlar açar özellikle sağlam yere yaparlar ki su kaybı olmasın. Bu yerlerin bazıları doğa eliyle olduğu gibi bazıları da yapanın adı ve lakabıyla anılır. Bu açtıkları yerlere yağan yağmur suları dolar ya da gelip geçenler yanında ki sudan dökerler çevredeki hayvanlar yararlansın diye bazı yerlere de çam ağacını oyarak yaparlar. Hayvanlar bu suları kanıncaya kadar değil ihtiyacı kadar içer inanılması zor ama paylaşarak içerler. Onun için bazı yörelerde bunların adına haklık denir. Bu yalaklardan yararlanan sadece hayvanlar değildir. Yolu o bölgeye düşen yolcular, çobanlarda yararlanır. Bu nimetten, yalaktan yararlananların ister hayvan ister insan yalakalığına rastlamadım. Şehirlerde de yalak “oluk” gördüm ama başına su içmeye gelen diğerine su da taş da kereste de bırakmıyor. Ne bu yalaklar o yalağa benziyor ne de yararlanan yalaklar. Şimdi yalakçılar yalaya yalaya taştan heykel yapıyorlar. Şu anda bizim yaşam kaynağımız toprakta taşta su biriksin diye yapılan yalaklardan limuzinler ile anguslar su içiyor. Etrafı denizle çevrili iken balığa hasret giden ülke insanlarım. Dört bir yanı orman ve yayla ile çevrili ülkemde üstün ırk yetiştirmeyi beceremeyen yetkili ziraatçılar. Bizde onları mangal keyfi yapıp karnımızı doyuracağız. Kurban edip ibadetimizi yerine getireceğiz. Hey gidi hey elden gelen öğün olmamış olsa da vaktinde bulunmamış. Angutlar Limuzine binmiş(!)
|
2372 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |